Marie Claire Maison Ağustos'14

 

Gözlerinizi kapatın, nerede olduğunuzu unutun ve hayal gücünüzle baş başa kalın. Nazım Hikmet‘in Abidin Dino’ya yönelttiği o meşhur soruyu anımsayın ve bu defa siz sorun kendinize: "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin? ” Birkaç saniye içinde yarattırınız sanal tabloların çoğunda huzuru simgeleyen o iki rengi: mavi ve yeşili görür gibiyim... Tabiatın böylesine büyük bir etkisi varken ruh hâlimize, ben önümde uçsuz bucaksız deniz, üç tarafım yüzlerce farklı türde bitki ile çevrili, kafamda tasarladığım hayalin ta kendisi ile karşı karşıyayım! Gözümün değdiği her yeni nokta, bir öncekini aratmayacak güzellikte karelerle tanıştırıyor beni: "işte bu"diyorum. "mut luluğun bir tanımı da bu! "Şahit olduğum görsel şöleni ıssız bir adadakinden farklı kılan göz alıcı mimari ve sıra dışı konsept öylesine bütünleşiyor ki doğanın nimetleriyle, durup seyretmekten kendimi alamıyorum. Mandarin Oriental Bodrum'un üç koyu kapsayan altı yüz dönümlük devasa alanında yer alan otel, villa, rezidans. restoran ve barların natürel malzemelerden oluşan tasarımları, bulundukları coğrafyayla kusursuz birer uyum sergiliyor, net çizgilerle ortaya konulan abart ısız şıklık, mevsimin hafifliğiyle birebir örtülüyor. İsmiyle müsemma Cennet Koyu'nda herkes bu büyülü atmosferin etkisine kapılmış, kimsenin yüzünden gülümseme eksik olmuyor. Bize tahsis edilen golf arabasıyla etrafı inceleyerek Cennet Beach'c vardığımızda FeryalGülman ile Gökhan Avcıoglu'nu sohbet ederken buluyoruz. İkiliyle geçirdiğimiz keyifli dakikaların ardından sıra röportaja geliyor, Gülman’ın mekânın oluşum sürecinden Avcıoglu’nun ödüllü projelerine uzanan detaylı sorularını ve ünlü mimarın ders niteliğindeki cevaplarını dinlemeye koyuluyoruz. Karşısına çıkan her türlü bilgiyi paylaşmayı görev edinmiş Avcıoglu: her daim öğrenmenin ve öğretmenin izini sürüyor. Yaratıcılığını, geniş vizyonunu ve ileri görüşlülüğünü de bu merakına ekleyince dünya çapında yakaladığı başarının sırrını fark etmekte gecikmiyoruz. Mütevazı kişiliği ise. beğeniyle takip ettiğimiz işlerinin yanında kendisine hayranlık duymamız için bir başka sebep daha doğuruyor bize. Mandarin Oriental Bodrum bünyesindeki örnek villa. AssaggioRestaurant, Cennet Beach ve Juju Bar @m2’de yaptıgımız çekimIer ile çeşitli projelerinden karelerle Avcıoglu imzasının yarattığı farkı derinden hissedeceksiniz. 

F.G.: Bu muhteşem oluşum gerçekten göz kamaştırıcı, hikâyesini baştan anlatabilir misin?

G.A.: Teşekkür ederim. Ben Bodrum'da proje yapmayı seviyorum çünkü İstanbul'da iki katlı, böyle küçük bir köy gibi düşünülebilecek, manzaralı.yaşam kalitesi yüksek biryer bulmak çok zor. Bodrum'u sevmemin bir nedeni bu. İkincisi ise: burada doğa, tarih, hayat, ilişkiler, her şey çok güzel ve farklı. Enerjisi çok güzel. 3500 yıllık bir bölge burası. 21 tane koyu var. Cennet Koyu bizim tekneylegiripçıktığımız koyların en önemlilerinden biri. Burada doğa, deniz ve deniz ürünleri çok iyi. Ektiğiniz, biçtiğiniz her şey size çok çabuk cevap verir. uç sene öncesi ne oranla çevrede çok fazla büyüme var. sanırını zamanla daha da artacak, başka bir doğa olacak burada. Tabii bu tür projeler her zaman ofisimizde olsun istiyoruz. Belki de gelecekte hepimiz böyle yerlerde yaşamaya başlayacağız, ulaşım çözüldükçe, Internet geliştikçe herhalde İstanbul ya da büyük şehirlerin sıkıntısı içinde yaşamak zorunda kalmayacağız. İstanbul tabii ki çok önemli ve vazgeçemediğimiz bir yer, bir dünya merkezi artık fakat aynı zamanda çok zor bir şehir.

F.G.: Gerçekten öyle, çok zor. Herkes bir kaçış noktası arıyor.
Bodrum da şu an İstanbulluların cn gözde kaçış noktası. Hatta sadece İstanbulluların da değil...

 G.A.: Dünyanın her yerinden bir ilgi var. evet. Bana göre Bodrum. İstanbul'dan sonra yaşanabilecek ikinci şehir. Zaten öyle bir geçmişi de var. Halikarnasos olarak burası, tarihi keşfeden adam Heredot 'un yaşadıgı yer. Burada dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Halikarnas tapınağı ve Bodrum Kalesi var. Biz burada daha çok otel projesi üzerinde çalışmaya başladık ben Amerika'dan geldikten sonra. Bunlardan bir tanesi de Kuum Otel. Bir Türk markası yarattık burada. Bizden önce Maça Kızı vardı. Maki vardı, sonra Kuum'u yaptık. Şimdi Astaş sayesinde Mandarin gibi grupların Türkiye’ye, Bodrum'a girmiş olması çok önemli bir kazanç. Burada bir istihdam yaratacaklar: turizm gelişecek. Otelcilik, mutfak sanatları enstitüleri olacak, su ürünleri, deniz ürünleri, arkeoloji, mimarlık, sanat okulları olacak. Birkaç üniversite bu konuda çalışmalara başladı. Burada altı yüz kişi çalışmaya başlayacak. Bu insanların yetişmesi için akademiler kurmak gerekecek. Mesela bir tane daha Swiss Otel yapıyoruz, Turgutreis’te seneye açılacak. Bunlar turizm felsefesi olan markalar. Başka markalarda takip edecek bunu.

F.G.: Avrupa'nın güney sahillerindeki turizm merkezlerinde bir gerileme var. Hem iyi ve kaliteli turistler azaldı, hem de mekânlar eskidi. Bizde ise gerek Bodrum, Çeşme, gerekse Antalya olsun geçmişten bugüne hep bir ilerleme var. Sadece yerli turist sebebiyle değil, belki Azeri ülkelerin de bize doğru dönmesi, Arap zenginlerin gelmesi sayesinde...


G.A.: Evet, Orta Doğu’nun ilgisi yoğun. Dediğin çok doğru, şöyle bir şey var; oralarda bir doygunluk var. Rezervasyon sıkıntısı çekmiyorlar. Mesela Canncs'da mimarlıkla, gayrimenkulle ilgili fuarlar, ardından film festivali oluyor. Arkasından grafik ve reklamcılıkla ilgili bir şeyler oluyor. Sürekli bir doluluk var. Kışında kullanılıyor orası.


F.G.: Bodrum da böyle bir kültür merkezine dönüşemez mi?

GA.: Tabii ki dönüşür, sanat ve tekne fuarları ile... Şimdi burası ve buna benzer bir iki tane otel daha artık yaz-kış açık olacak. Burada yaptıgınız çok iyi bir alt yapı.çok iyi bir SPA merkezi ve rahat rahat kalınabilecek villalar var. Birde tabii toplantı salonları... Burası sanıyorum kışın da ilginç bir yer olacak. Bu konu geliştikçe ve ilerledikce bunu diger konaklama alanlari da takip edecektir. Bodrum'u sadece tatil icin kullanmak yazik oluyor, burasi aslinda California gibi bir yer. Kisin da cok guzel oluyor Bodrum. En sert zamanlarinda bile. Her yere ulasmak mumkun, kalabalik bir sehir gibi, Bogaz gibi...Taze meyve,sebze,hersey var. Bizimde artik bir vakfimiz var Istanbul ve Bodrum'da, egitimi gelistirmek istiyoruz.

F.G.: Biraz bu vakif'tan bahseder misin? Ne gibi bir amacla kuruldu?

G.A: Bizim ofisimiz de kendi okulumuz aslinda. Bize gelen ogrenciler tabii ki yetersiz oluyor ve biz kendi egitimimizi veriyoruz. Yapmakla, cizmekle, birbirine aktarmakla, anlatmakla ve ogretmekle gecen bir ic egitimimiz var. Fakat baktikki bu yeterli olmuyor, dedikki lise donemindeki ogrencileri alip yetistirelim. Hepimizin tanidigi, sevdigimiz yurt disindan ve icinden bir cokm gruptan insan bize liseden mimarlik ve sanat egitimi yapmak isteyen stajyer ogrenciler gondermeye basladi.

F.G:Senin egitime hep bir ilgin, bildiklerini ogretmekle ilgili bir merakin var. Egitmen olabilmek ayri bir vasif. Bu hep senin içinde var mıydı?

G.A.: Öğretirken öğreniyorsun aslında. Benim ilgimi çeken taraf beraber yaptığımız keşifler oluyor. Öğrencilerle bir sonraki proje için yaptığımız her stüdyo çalışmasında artık o mu çağırıyor, enerjisi midir, yoksa ona hazırolduğumuz için kulağımız mı açık oluyor bilmiyorum ama mutlaka daha önceden prova ettiğimiz konular bize konu olarak geliyor, çok ilginç.


F.G.: Hep bu mesleği mi icra etmek istedin?
G.A.: Mimarlık benim çocukluğumdan beri istediğim şey. Bütün antik bölgelerde gezdirildim çocukken, ailem meraklıydı. Lego'lar gibi üst üsle dizilmiş taşların arasında gezinirdik. "Biz buraya niye geldik" dediğimde "eskiden burada bir şebir vardı" diye anlat maya başlarlardı. Lego'ya benziyordu o şehirler benim için. Oradan yola çıktı benim kafam da herhalde. Ve hiçbir zaman da değişmedi. İnşa etmeyi seviyorum.


F.G.: Zaten insan sevdiği işi yaparken mutlu ve başarılı oluyor...
G.A.: Bir kere insan önce kendisi için yapınca daha rahat oluyor. Ben müşterilerimle arkadaş olurum. Çok büyükbirfikir ayrılığımız varsa da "dostluğumuz baki kalsın, projeyi başka bir şekilde, başka bir zaman yapalım"derim. Bu samimiyetimden de kaynaklanan bir şey herhalde. Hep beraber yapı üzerine konuşup tartışmakönemli. Ben çok seviyorum mimarlık üzerine konuşmayı. Boş bir yere bir şey yapmayı düşünüyorsun. Mesela şu sıralar Suudi Arabistan'da, çölün ortasında ilginç bir proje var. Fotoğrafları istedim fakat etrafında hiçbirşeyyok. Oraya ofis yapıyoruz sonra birde ev yapacağız. İşe önce çevreyi yeşillendirerek başladık.

F.G.: Ben seni hep sanatla çok ilgili görüyorum. Sanatı mimarinin neresinde görüyorsun?
G.A.: Bir kişinin"ben böyle düşündüm, böyle de yaptım" dediği şey sanat oluyor. Altında birinin imzasını arıyoruz ki; "bunu o yaptı" diyelim. Mimari ise beraber yapılan bir şey; mal sahibi, bazen bir şehrin bütün değerleri, bazen ekonomik şartlar, zaman ve kanunlar önemli. Sonuçta ortak güzel bir şey yaratılmışsa işte bu sanatsal değeri olan bir iş oluyor. Mimari, ötekine nazaran çok katmanlı bir iş.


F.G.: Çok önemli başarıların var. Ama "bu benim çocuğum, buna çok emek verdim ve karşılığını çok güzel aldım” dediğin projen hangisi?
G.A.: Dönüm noktası olan projeler var; Esma Sultan da onlardan biri. Ben sosyal projeleri seviyorum. Beşiktaş Balık Pazarı yaptık, epey ödül aldı. Hatta Berlin Parlamentosu bu projeyi önemli projeler arasına seçti ve koruma altına aldı. Capctown'daıı Oregon’a kadar birçok yerden teklifler de geldi. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ileTopkapı surlarının hemen yakınında bir yerde bir gösteri merkezi projesi yapıyoruz. Yine burada yaptığımız çok güzel bir ev projesi var. doğayla iyi buluşan işlerden bir tanesi. Konut grubu olarakOnc&Ortaköy projesini de seviyorum.


F.G.: Şu anda İstanbul'da yürüttüğün projeler neler?
G.A.: Bir performans merkezi, konut ve ofis projeleri var. En son Polimeks Grubu ile Eskişehir'de bir termal otel yaptık, yeni açıldı. Rixos işletiyor. Çok güzel bir SPA ve hamam yaptık. Polimeks'in kurucuları Erol Tabanca. Cem Siyahi. Abdullah Gözcner ve ekibi her şeyi yaptılar. Orada Yılmaz Büyükerşen bir proje alanı ayarladı. Çok değerli bir insan gerçekten. Rixos "ben de varım" dedi, öyle bir iş çıktı ortaya. Ekolojik bir proje oldu, ödüller de aldı. Ben benden çok binanın ödül almasını tercih ediyorum.