Hurriyet Gazetesi Melis Alphan koseyazisi

 
31.07.2014 Perşembe


Mimarimiz niye bu halde?


Mimar Gökhan Avcıoğlu mimarlık ve yerleşme kültürüyle ilgili kurduğu GAD Vakfı’nın ilk işi duayen mimar Alparslan Ataman’ın 70 yıllık birikimini ortaya döken, onun çizimleriyle, notlarıyla dolu dev kitaplar basmak oldu.


GAD Vakfı mimariye binalar üzerinden değil, yerleşme üzerinden bakıyor.


"Zaten Türkiye’nin en çok gol yediği yer orası” diyor Avcıoğlu, "Binalar tek tek güzel olsa da ortaya bir yerleşme kültürü çıkmıyor.”


Avcıoğlu, otomobiller yüzünden iyi şehirler kuramadığımıza vurgu yapıyor.


Otomobile göre şehirler düzenlenmeye başlandığından beri daha önce öğrendiğimiz ve bildiğimiz her şeyin yok olduğunu belirtiyor.


Yeni yüzyılın başlangıcından bu yana 14 yıl geçti, modem dönem kapandı, sentez dönemi başladı.


Şimdi sorumlu mimarlar eskinin iyileriyle yeninin iyilerini, yan etkileri de göz önünde bulundurarak bir araya getiriyorlar.


Bir örnek veriyor Avcıoğlu:


"20’nci yüzyıl ‘bağlantı’ dönemiydi. Alttan kanalizasyon, üstten elektrik bağlamak, vs. Artık gördük ki altyapıyı böyle algılamak şehrin yaşanırlığını ortadan kaldırıyor. Artık kendi kendine yeten binalar zamanı.”


Suyu biriktiren, yeşil çatılı, geri dönüşümlü malzemelerden üretilen yapılardan söz ediyor.


Cevabını bilsem de "TOKİ bunu yapıyor mu?” diye soruyorum.


Cevabı "Hayır. Adı Toplu Konut İdaresi olan bir yer başka ne yapabilir? Toplu konut, perakende komşuluk!” oluyor.


Avcıoğlu bu şekilde tasarlanan yerleşkeler üzerinde çalıştıklarından bahsediyor. Bunlardan biri, ülkemiz sınırına yakın bir yerde 100 bin kişilik biryerleşke.


Anadolu topraklarında alternatif yerleşmeler yapmak, her bölge için proje geliştirmek istiyor.


Otomobili mümkün olduğunca konunun dışında tutan, küçük elektrikli araçların çalıştığı kendi kendine yeten yeni yerleşkeler.


Avcıoğlu kentlerde mimari açıdan, şehir kültürü ve yaşam kültürü açısından herkesin moralinin bozuk olduğunu ve vakıftaki çalışmalarla amaçlarının öncelikle moralleri yükseltmek olduğunu söylüyor.


Ama hatanın başlangıç noktasını tespit etmemiz gerektiği kanısında.


Ona göre hata Cumhuriyet’in senaryosunda. Mübadeleyle, 6-7 Eylül olaylarıyla, bakış açılarıyla kent ve mimarlık kaybetti:


"Önceden Müslümanlar inşaatta yoktular. Gayrimüslimlerin tercih ettiği bir iş koluydu bu. Balyan ailesi vardı mesela. Bankalar Caddesi’ni inşa eden Mösyö Kamondo vardı. 6-7 Eylül olayları, Varlık Vergisi falan derken... Sen bu adamları yok ettin, gönderdin.

E ben kimden öğreneceğim? Bu binaları yapanların çocukları nerede?

Cumhuriyet birçok şey kurdu ama mimariye zarar verdi. Şimdi ben bunu söyleyince anti-Cumhuriyetçi mi oluyorum?

Ben hayatım boyunca toplaşan 20-30 bina yaparım. Ötekileri kim yapar bilmiyorum. Halbuki bunun topyekun bir şey olması lazım.”

Bu tabloya bakınca mimarinin fabrika ayarlarına dönmesi gerektiği açıkça görülüyor. Zaten Avcıoğlu da kurdukları vakıfla öncelikli amaçlarının bu olduğunu söylüyor.



Fotoğaflar