Tüm Projeler
Filtrele

GADPark / Istanbul / Türkiye

 

GADPark / Istanbul

Lokasyon:
Türkiye
Mimari Proje & Tasarım:
Gokhan Avcioglu & GAD
Proje Ekibi:
Semih Acar, Mustafa Kemal Kayis, Nesime Onel, Emir Drahsan, Baha Ercanoglu, Asli Ayvaz, Guney Yirik
Yapı Tipi:
İç Mekan, Ofis
İnşaat Alanı:
750 m2
Proje Alanı:
750 m2
Yapım Yılı:
2016
Durum:
Built
Fotoğrafçı:
Mustafa Nurdogdu

Birkaç yıl süren arayış sonucu, yer üstü katları otopark olarak tasarlanan yapılar yerine araçları asansörle katlara çıkarıp indiren bir bina bulduk. Halkın aceleci yapısına çabuk servis veremediğinden sahipleri işlevini değiştirmeye karar vermiş. Tam da istediğimiz nefasete ve büyüklüğe cevap verecek potansiyele sahip bu yapı, penceresiz ve altyapısız bir ‘ruin beauty’ olarak bize göz kırptı. Okkalı, ağır strüktürüyle bizi bekliyordu. 

Eski binalarda acısını çektiğimiz altyapı zorluklarına elveda dedik. Araya kat ilavesine imkan veren yükselişin tadını çıkarıyoruz. Her mimarın nedense fetiş rüyası, önümüz arkamız altımız üstümüz kalıp ruhu taşıyan beton (mimar tashihiyle brüt beton)... Böylece kalmalı ama soğukluğunu da bir şekilde yumuşatmalıyız. Gelişen teknolojilerle mimarlık ofisleri için artık daha dijital altyapı gerekiyor. Üstelik benim gibi üstünde çizik olan her kağıt parçasını, yazı olan her sayfayı, her bükülmüş mukavvayı maket diye biriktiren biri için üstyapı da bir o kadar donanımlı olmalı. 

Mimarlık ofisleri aslında diğer ofislerden biraz farklıdır. İçinde mutlaka, maketler, atölye çalışmaları yapılabilecek bir bölüm olmalı, esnek planlanmalıdır. Bir proje etrafında çalışırken çoğalan sayıları kaldırabilecek esneklikte olmalıdır. Proje üretmek tümüyle bir strateji günümüzde; bu stratejiyi üretmek için konuşmak, etrafında toplanmak, maketlerle denemek, dijital yeni yazılımlar üzerinden deneyler yapmak gerekiyor. Proje sonuçta bir öngörü, düşündüğümüz bir şeyi verilen programa yönelik uygun ihtimaller üzerinde çalışıp, simüle ediyoruz. Bu simülasyon araçları önemli. Her türlü çalışma metoduna uygunlukta fiziki yapıya sahip bir ofis yaratmak demek bu. 

Bizde GAD Vakfı ve GAD iki ayrı kurum olsa da, iki yapılanma da bu ofiste bir arada yerleşik durumdadır. Zaman zaman vakıf ayrı bir binada olabilir diye düşündük fakat vakıfta olan ekip tarafından cazip görülmedi. Çünkü vakıf ve GAD arasındaki akışkan, sıcak ilişki olumlu anlamda bize geri dönüyor. GADPark ofisinin en çekici yanı, kısa bir süre evvel bambaşka bir işlev için üretilmiş bir mekanı ofis yapısına dönüştürüp kullanıyor oluşumuz. Mekanlar aslında belli bir büyüklüğe erişince çeşitli kullanım olanakları da artıyor.  

Toplantı odamızda olabildiğince doğal halinde bırakılmış, epey ağır ve büyük bir akasya ağacı masa var. Dokusu, hareleriyle, şekilsiz halini birçok müşteri veya arkadaşımıza çizmiş olsaydık, nerede oturulur, nerede yemek yenir bilemeyecek ve şekilsiz, tanımsız bulacaklardı. Oysaki biz geldiğimizden beri denedik, herkes masanın kenarında köşesinde kendine bir yer bulabildi. Mimari biraz da böyle bir şey, deneyerek görmek gerekiyor. Ofis girişindeki pencerenin yemyeşil avluya bakışı, bize göre İstanbul’da bulabileceğimiz en güzel manzaralardan bir tanesi. İçeride kontrollü bir ışık var. Pencerelerde özellikle biraz dramatik büyüklük kullandım. Bir kişinin kolayca takabileceği 2x2’lik pencereler açtık. Bu pencerelerden gelen ışık orta alanda birleşerek tam istediğimiz aydınlatmayı veriyor. Bir iki noktada daha pencere açıklığına ihtiyacımız var, biraz zaman geçtiğinde belki onları da açabiliriz. 

Binada çelikle güçlendirilmiş betonarme sistem var. Yer döşemesi poliüretan. Malzemenin kendisi bitmiş bir malzeme olduğundan, üzerinde her türlü çalışmayı devam ettirmek mümkün. Camcılar, demirciler malzeme serildikten sonra çalıştı ve herhangi bir sorun yaşamadık. Önümüzdeki günlerde bitiş malzemelerinde değişiklikler yapacağız. Toplantı odasını ahşap parke döşemeyi planladık. Giriş bölümü bir kütüphane olacak. Özetle biraz da bazı şeyler biz burada yaşarken yapılacak. Bu yapım aşamasının görünür olmasını da özellikle tercih ediyorum çünkü ofiste de geçici sürelerle bir şantiye ortamı yaşansın, hissedilsin istiyorum. 

Kütüphane mesela girer girmez karşılaştığınız bir alan olacak, elimizde çok fazla kitap ve maket var. Onları burada sergilemek istiyoruz. Gördüğünüz merdiven geçici bir merdiven aslında. Merdivenin şu an bulunduğu yeri çeşitli konuşmalar, toplanmalar için kullanabilmek istiyoruz. 20-30 kişilik çeşitli etkinliklerimiz oluyor. Şimdi üretici firmaları davet edip, burada çeşitli görüşmeler yapmak tüm ofisi aynı anda bilgilendirmek gibi konularda daha avantajlıyız. Müşterilerimiz, arkadaşlarımız da memnun. Çeşitli ihtiyaçlara cevap verecek mekanlarımız mevcut. Herkesin bir araya gelebildiği mutfağımız var, hatta biraz abartmışız büyüklüğünü. Bizim ofis özel günleri kutlamayı sever, artık kutlamaları orada yapabiliyoruz.

"No space, no time” gibi bir zaman dilimindeyiz ve ofislerin nerede olduğunun çok da bir önemi yok. Benim için kişilerle ilişki inşa etmek, ardından bina inşa etmek geliyor. İlişkiyi inşa edemeyince, bina da inşa edilemiyor. Dolayısıyla biz bu ilişkileri geliştirebileceğimiz, müşterilerimizle daha çok sohbet edebileceğimiz bir yer haline getirmek istiyoruz ofisi. Toplantıları mümkün olduğunca ofiste yapmaya çalışıyorum çünkü burada gösterebileceğimiz kaynak çok. Şantiyeye geçtikten sonra ise toplantı binanın kendisinde olmalı. O zaman da ofiste toplanmanın bir alemi kalmıyor. Esas üretici mekan mimarlık ofisi ile şantiyenin kendisidir. Bu ofiste hem fiziksel hem de zihinsel olarak toparlandık; ne yapıyoruz, neredeyiz, neler yapmışız ve ne yapmak istiyoruz, tüm bunları düşünüyoruz, cevaplar arıyoruz.

Gökhan Avcıoğlu.