XXI MAGAZINE NİSAN 2014

 

 

Teknokrasiden Demokrasiye

Yeni teknolojiler hayatımızın birçok aşamasında adım adım değişikliklere yol açıyor. Bu durumda olan biteni anlamlandırmak için gerekli radikal eşikler yaratmaktan ziyade uyum sağlama süreçleriyle yumuşak geçişlerle karşılaşıyor.Nihayetinde evrile evrile başlangıç noktamızı hatırlamadığımız teknolojik gündemlerin içinde kendimizi buluyoruz.Mimarlık bağlamında teknoloji çoğunlukla bilgisayar destekli tasarım yazılımlarıyla gündeme geldi.Oysa daha geniş çerçevede mobil teknoloji,akıllı sistemler çoklu veri işlemeyi olanaklı kılan programlar gibi gündelik hayatımızı olduğu kadar mesleki yaşamımızı da dönüştürme potansiyeli taşıyan gelişimlerle karşı karşıyayız. Peki tüm bu teknolojik gelişmeler mimari süreçlerin demokratikleşmesi için kullanılabilir mi? Gerek tasarım süreçleri gerekse çalışma biçimleri yeni teknolojiler aracılığıyla daha demokratik olarak yürütülebilir mi? Alper Derinboğaz,Candaş Şişman,Engin Ayaz,Gökhan Avcıoğlu ve Salih Küçüktuna ile bir araya gelip mimarlık-demokrasi-teknoloji üçgeninde fikir alışverişlerinde bulunduk. Hazırlayan: Hülya Ertaş

 

Gökhan Avcıoğlu: Tasarım hiç bir zaman demokratikleşemez bence,çünkü tasarım biraz da bir talebe yönelik üretilen bir ifadedir.Bir durum var, o duruma karşı istenen bir talebi tasarımcı, sanatçı ya da mimar değerlendirir.Sanatçı değerlendirmesiyle, elbette tasarımcının değerlendirmesi,mimarın değerlendirmesi çok farklı. Mimari bir yere uygun, bir kişiye,bir duruma ve bir zamana uygun bir sonucun peşindedir.

Tasarım ise aslında bir durumun çoklu kullanımına yönelik, çok sayıda üretimine yönelik sonuç geliştirir.Bunlar tamamen birbirine karşıt durumlar,yen, teknolojilerse paremetreleri,bilgiyi değerlendirme, infografik ya da başka unsurlarla üst üste çakıştırma ,yan yana getirme bir öncelikler sırası belirleme gibi işler için bize bir altlık oluştururlar.Bütün bunlara rağmen ve bunlarla beraber, mimarinin seçimi, kendine ait bir yaklaşımı ve bir görüşü de beraberinde getirir ki bu da aranan ve istenen bir şeydir.

Dolayısıyla ister bir mimarın kendi tecrübesiyle , ister karşı duruşuyla açıklansın,bilgi toplama ve bilginin değerlendirilmesi tamamen kişisel konular.Bu kişisel konu nedeniyle mimarla o işi ısmarlayan ,bu konuyu gündeme getiren kurum ya da kişi zaten varlığını sürdürür.Tasarımın demokratikleşmesi çok zor bir konu,olsa olsa tasarımı kişiselleştirebiliriz (customize),işin daha derinden beklentilerini,gündeme getirmediği soruları ya da o anda akla gelmeyen istekleri kurcalayabiliriz.

Onun ötesindeki her şey bir ayırıma neden oluyor: ya herkes için geçerli kurallara göre seçim yapmak ya da kişiye ,kuruma,yere özel bir şey üretmek arasında bir seçim yapılması gerekiyor. Gelecekte beni heyecanlandıran şey,tek tek binalarla uğraşmaktan öte mimar olarak mevcut binalardan bir kütüphane oluşturmak,bir yazılım yaratarak bunun üzerinden kişiye özel yaklaşımı diyelim bir Gökhan Avcıoğlu ya da başka bir mimarın yaklaşımını son derece farklı kombinasyonlarla ortaya koymak.Seçe Seçe mimariyi meydana getiren bütün sorulara cevap veren bir yazılımla bütün özellikleri taşıyan kombinasyonları elde edebilirsiniz.Bunlar belki çok sürprizli tasarımlar olmaz ama bir milyon ihtimalden birini elde etmiş olursun.Çünkü mimarlık, sadece binayı değil hatıraları da üretir.Mimar sadece bir proje oluşturmuyor,o projenin öncelikleriyle ilgili bir program da hazırlıyor olacak. 


Fotoğaflar