Marie Claire Maison _ One Ortakoy 12-2012

 
Istanbul ve New York arasında

Şu sıralar bol ödüllü One Ortaköy projesiyle kendisinden bahsettiren Gökhan Avcıoğlu ile sürdürülebilir mimari ve ofislerinin de bulunduğu New York ve İstanbul arasındaki mimari farkları konuştuk.

New York ve İstanbul... Bu iki metropolün mimari farklılıkları neler?

Çok büyük farklılıklar var. Öncelikle coğrafi farklılıklar, Amerika'nın iki farklı okyanusa kıyısı bulunması ve geniş topraklara sahip olması önemli bir belirleyici. Özellikle düz bir topografyaya sahip olan New York, Miletos- Efesos antik kentlerinin plan şemasından etkilenilerek kurulmuş. Kendi içine dönük, büyük yapay bir park olan Central Parka bakan, grid plan sistemi ile inşa edilen New York'un neden bu şekilde planladığını son günlerde yaşanan Sandy kasırgası ile de açıkça görebiliriz. Ayrıca bu topraklarda bina elde etme kültürü de oldukça farklı. Amerika'da gerekli malzeme ve bilgiye ulaşmanız zor olmadığı için kendi evinizi kendiniz yapabilirsiniz. Hatta belki bir mimardan daha iyi ki, biz buna mi-marsız mimarlık deriz. Mimarsız mimarlık bence mimarlığı asgari müşterekler elde etme anlamında geliştiriyor. İstanbul'da bir türlü tanımlayamadığımız standartlardan birisi de bu asgari müşterekler. Öte yandan başka bir farklılık sektörün çalışma sisteminden kaynaklanıyor. Mesela yapı şehirde inşa edilecekse denetim sadece yerel yönetim tarafından yapılmıyor. Ayrıca tüketiciyi koruyacak kanunlar mevcut ve tecrübe ite geliştirilmiş. Bir diğer önemli konuysa tek başlarına binalar kaliteli ve atraktıf olmasalar da, doğru temellere oturan şehircilik kararları dolayısıyla, bir arada daha etkileyici görünüyor olmaları. Bu oturmuş profesyonel sistem sayesinde artık mimari yaklaşımlar "centextual" değil "conceptual" olarak ele alınıyor. 8500 yıldır bina inşa etmenin en önemli ve eski tarihine sahip olan bu topraklarda bugün bu üretim süreci sancılı gelişiyor. Türkiye, mimarlığın geliştiği, doğduğu ülkelerden birisi. Bu bölgede yaşamış eski medeniyetler kanalizasyon ve su bağlantıları gibi çok ciddi altyapılar oluşturmuş. 3500 yıl önce bütün kentin pis su ve temiz su bağlantıları olduğunu bilmek, böyle bir şehirde, böyle bir ülkede yaşamak çok etkileyici. Ne yazık ki, son 100 yıldır bu konuda ki profesyonelliğimizi kaybetmiş durumdayız. Bu topraklarda yaşamış medeniyetlerden çıkmış formüller varken, bütün dünya bu formülleri kullanırken biz hala düzenli bir sistem kullanamıyoruz. Ayrıca modernist yaklaşımlar üzerine kurulmuş olan imar uygulamaları İstanbul gibi hareketli topoğrafyaya sahip olan bir kent için ne yazık ki yeterli bir esnekliğe sahip değil. Yatay düzlemde daha fazla büyüyemeyen İstanbul artık düşeyde yükselmeye başladı. New York'ta da durum 30-40'lardan bu yana böyle. Tepelerden oluşan İstanbul'da toprak kotunun sadece üstü değil altıda değerli olduğu bir gerçek.


Gökhan Avcıoğlu projelerinin ortak noktası çevre dostu yeşil binalar...


Yeşil binaların gerekliliği sürdürülebilirliğin öneminden geliyor. Sürdürülebilirlik sözü geçen malzemenin üretilme şeklinden tutun, üretildiği yer, oradaki çevreye hatta coğrafyaya verdiği zarara kadar her etkiyi barındırıyor. Mesela eskiden Dersaadet diye bilinen, bugünkü Kağıthane'yi şimdi yemden kazanmaya çalışıyoruz. Kağıthane'nin or-
tasından bir dere geçiyordu. Bu dere artık yok, İstanbul’daki neredeyse bütün dereler gibi önce kanalizasyon bağlantıları ile kirletildi ardından üzerine beton dökülüp kapatıldı. Bu noktada aslında temel bir zihniyet, bir bilinçsizlik sorunu var. Yeşil binaların bizim için önemim anlamaya bu zihniyetleri sorgulayarak başlamak lazım. Öncelikle sahip olduklarımızı koruyarak daha iyi bir çevreyi iyileştirebiliriz. Mesela One Ortaköy projesinde bütün bir çatı rekreasyon alanı olarak değerlendiriliyor, yürüyüş ve koşu pistleri, havuzu ve diğer elementleri ile bina kompakt bir hale geliyor. Yapıyı çevresi ile birlikte değerlendirdiğimizde birbirleri ile uyumunu rahatça görebiliyoruz. Projeyi son dönem inşa edilen standart bir bina olmaktan çıkaran sadece kütlenin kendisi değil, ayrıca yakın çevredeki yeşil alan ile birlikte, binanın bodrumundan çatısına kadar projenin canlı, yaşayan bir organizma olması. Sonuçta oluşturduğumuz ürün yakın çevresi ile etkileşimli bir bina ve bu binanın sürdürebilir bir bina olması ihtiyacına cevap veriyor.


One Ortaköy projeniz 2012 The Green Good Design Ödülü ne layık görüldü.

Good Design, 1950 yılından bu yana, gelişen teknoloji ile çok hızlı değişen mimarlık dünyasında yenilikçi konseptlerve sürdürülebilir tasarımlar arayışında olan bir organizasyon. Bu projede amaçlarımızdan bir tanesi standart barınma/rekreasyon ilişkilerine yeni bir bakış açısı getirmekti. Bu yaklaşım ile nasıl bir proje üretebileceğimiz üzerine uzun ç

Fotoğaflar