Exlusive Homes 02-2012

 
Bir yapıya baktığımızda sizin tasarımınız olduğunu nasıl anlayabiliriz?

Mimarlıkta tarz kadar önemli olan dönemler var. Her dönemde yaşam stilinde, nşaat sektöründe, ¡nşaat tarzında yeni buluşlar oluyor Bunların bir kısmı gelecek nesillere kalacak kadar yaşıyor, bir kısmı ise devam etmiyor Halbuki mimaride esas olan devamlılıktır. Mimarlar aslında hatıra üretiyor, tarih yazıyor. Dolayısı ile insanların ilişkiler, sadece materyallerle olmuyor, anılarla da ilişkili oluyor Doğup büyüdüğü mahalle, kasaba, ev Çirkin ya da güzel insanlar bunlarla her zaman bağ
içindeler Mimari biraz zamanla yerin, bulan bir üretim alanı. 25 yılını doldurmamış bir yap' hakkında konuşmak cok da doğru değil bence. Yaşanması gerekiyor, tepe tepe kullanılması.. Bizim projelerimiz de insanla, sokakla, şehirle kurdukları ilişkilerle yıllarca yaşayacağını hissedebileceğiniz tasarımlardan

Sizin projelerinizde de esas olan devamlılık mı?

Bunun da bir evveliyat var. 20 yüzyılda her şey çok tahrip edildi. 20.yüzyılda yok olmuş değerleri bugüne taşıyoruz.

 

BUGÜN EN İYİ BİNANIN ÖMRÜ 25 YIL

19. yüzyılda insanlar satmak için değil, yaşamak İçin ev yapıyordu. 21. yüzyılın değerlerinden bir tanesi de aldığınız arsanın, binanın değerlenmesi. Klasik değerlenme konusu bugünkü yapıların yapılış tarzına çok uygun değil. Bugün en iyi yapının ömrü 25 yıl. 25 yılda değerlense değerlense binanın arsası değerlenir. Aslında konut sahibi bir yerde o gayrimenkulün değerlenene kadar bekçiliğini yapıyor.
Özellikle otomobil yararları olduğu kadar zararları da olan bir ürün. Eskiden kalan değerlen yok etmeyen yem bir otomobile ihtiyaç var. Dolayısı ile 20 yüzyılda her şey otomobile göre şekillendi. Mimarı ve şehir aslında bir araya gelmenin bir ürünü. Yan. bir tarzdan söz etmek gerekirse; biz bütün b lgılerı toplayıp bir sentez yapıyoruz.


Geçmişteki değerleri günümüze modernize ederek mi uyguluyorsunuz yani?


Ben modernist değilim Bu tür yapılar başarılı olmadılar, bu nedenle onları örnek almadım. Klasik de değilim. Bugünün malzemelerinin ruhunu kullanarak ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde projeler geliştiriyorum.

Günümüz yapılarının etnik çizgisini kaybettiği söyleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Çın, Hindistan ve Türkiye'de çok hızlı bir üretim var artık. Türkiye kendi kendini kolonılestiren ülkelerden Bu laf belki b raz ağır oldu ama konuyu açmak istiyorum. Türkiye, kendi değerlerim kaybedip, başka ülkelerdeki biçimsel değerlere çok hızlı bir şekilde girdi. Bunda Cumhuriyetin eski kültürel mirasları bir bıçak gibi kesmesinin de etkisi var Geçmişte ihtiyaca göre çok iyi yerleşen şehir, köy ve kasaba örnekleri var. Hatta bütün dünyanın örnek aldığı klasik örnekler de var; Bodrumdaki Halıkarnas mesela.

Bunu çok kimse bilmez. Türkiye ise kendi toprağının bu geçmiş.ne sırt dönüyor, ayrımcılık yapıyor. yalnızca Selçuklu ve Osmanlı’yı örnek alıyor, onları biçimsel bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Aslında onlar da Helenistik kültürün ve Roma nın versiyonları, bunu görmezden geliyorlar. Avrupa Helenistik ve Roma'dan örnek aldığıyla yen işler ortaya koyuyor. Türkiye ancak Avrupa onayı aldıktan sonra kullanıyor Türkiye bu ayrımcılığı ve kolonileşmeyi neden seçiyor anlamıyorum...

Bir röportajınızda İstanbul'u çok erkeksi bulduğunuzu ve kadınların olmadığı hiçbir şeyin yaşayamayacağını söylemişsiniz. Biraz konuyu açar mısınız?

Bu yürümekle ilgili bir şey Kadınları daha çok evin içinde düşünen bir hayat tarzı var. Kadınlar yürümeyi sever. Mesela sız İstanbul'da her yere yürüyebiliyor musunuz? Bu önemli bir tespit. Kadınların beğenisi daha yüksek Algılama kapasitesi erkeklere göre daha yüksek. Az öncede söylediğim gibi insanların her yere rahatlıkla yürüyebileceği bir kent olmalıyız.

Son birkaç yıldır İstanbul’da hızla yükselen plaza ve gökdelenlerin İstanbul’un sllüetlni bozduğu söyleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Yükselmek problem değil. Bizim zeminde bir sorunumuz var, Kaldırım yok Arabalar ıçm düşünülmüş bir şenır olmaya başladık. Ne yazık ki arabanın bir medeniyet olduğu düşünülüyordu ama öyle değl Çok büyük şehirlerde özel araba kullanmak sıkıntılı b:r şey Sevilmez de Toplu taşıma araçlarını kullanmak metropolde olduğunuzu hissettirir. Diğer bir konu. İstanbul'un simgesi olan camı ve minareler var. Binaların onlardan yüksek olmasını istemiyorlar. 83 metre yüksekliğinde en yüksek minare boyu. Bu da orta yükseklikte bir yapı demek. Aslında gökde'enler 200 metreden soma başlar Şehir, yer yokluğundan dolayı yükselebilir bu önemli değil, önemli olan onun etrafındaki hayat nasıl, bu kurulabiliyor mu

Etrafınızdaki ideal hayat nasıl olmalı?


 Gökdelenin yanına varamıyorsunuz. Gökdelen kale kulesi gibi gûrünüyor. Problem orada aslında. Şehri daha fazla yayalaştırmak lazım. Binaların içlerinden geçip diğer sokaklara varabildiğiniz yerler.

Bu özel sitelerdeki bahçe duvarları ile şehir kendi içinde giderek koiomleşıyor Bunun yerme eski semtlerde olduğu gibi bir binadan diğer binaya geçilecek şekilde kurgu yapılmalı. B r plazaya ya da alışveriş merkezine gireceksiniz, güvenlik kontro-
Daha az nüfuslu, her yerine yaya olarak yürünebilen, toplu taşıma konusunu halletmiş ve dengeli bir İstanbul hayal ediyorum. Bunun için de eski mahalleler örnek alınabilir

Sız Kapalı Çarşıya güvenlik kontrolünden geçerek mi giriyorsunuz? Hayır. Hem alışverişe davet ediyorlar insanları, hem de girerken üzerlerim arıyorlar Tepkisel olarak aslında gitmemek lazım. Eğer korkutuyorsa o mimari sistemde sorun var demektir.

Bir gökdelende yaşama fikrine sıcak bakar mısınız?

Ben New York'ta olduğumda gökdelende yaşıyorum ama konu ben değilim, ben bir profesyonelim New York'takı örneklerden bahsedebilirim. New York'ta 40. katta da kalabiliyorum Çok rahat ulaşıyorsunuz Sızı yukarı taşıyan hızlı asansörler, yürüyen merdivenler ..Yukarı çıktığınızda bir anda bambaşka bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Özellikle gece Bu da güzel bir şey Ama önemli olan bir binanın geçirgenliğidir. Türkiye'de sorun bu. Abartılı güvenlik sistemleri var, böyle kartlı ve şartlı şeyleri sevmiyorum. aşılması gerekiyor bu konuların.

Mütekabiliyet şartının kalkması sektörde mimari anlamda bir değişime yol açabilir mi? Sonuçta farklı kültürlerden müşteri talepleri olacak.

Yabancılar buradaki kültür ve yasama ait şeylerle ilgilendikleri çin Türkiye'ye gelip ev almak istiyorlar. Buraya gelirken kendi kültürlerim de birlikte getirmek gibi bir istekler yok. Yine taze yiyecek ve içecek, onların ekonomik alımı. Türkiye'nin yem gelişmekte olan ülke olması, dinamiği gibi şeyler ülkeyi onlar için cazip kılıyor. Bunları kendi müşterilerimden biliyorum. Zaten Türkiye'nin bu konuda zorlamaya da hic ihtiyacı yok cok kolaylıkla geçirgenleşebiliyor Hep böyle oldu. Türkiye'nin genlerinde var. Geçirgen ve çok çabuk alan bir ülkeyiz. Ama bunun iyi değerlendirildiğini düşünmüyorum Türkiye'nin özendiği şeyler, çok geçerli şeyler değil, yarın da geçerli olmayacak Bir yabancının gelip de Boğaz taklidi bir sitede oturmak gibi bir arzusu olmaz. Ama biz burada maldan mı konuşuyoruz yoksa yuvadan mı? Bu cok önemli, ilerde değerleneceğim düşünerek yatırım amaçlı alabilir. Ama onlara sorarsanız daha sıcak ilişkilerin olduğu yerleri tercih ediyorlar. Birinci hata bu. Yatırımcı bulduğunu alıyor. Onların istediği şey Osmanlı dönemindeki mahalleler gibi semtler Tercihlerini o yönde yapıyorlar.
Özel sitelerdeki bahçe duvarları ile şehir kendi içinde kolonileşiyor. Bu binaların yanına yaklaşamıyorsunuz. Her yere kartlarla geçiyorsunuz. Türkiye’de bu kartlı ve şaftlı şeylerin asılması lazım. Eğer yaptığınız yapı sizi korkutuyorsa o mimari sistemde sorun var demektir.
Zaten iyi gehrlıyseler manzarası iyi olan yerleri tercih ediyorlar.


Belki de bu mimaride eskiye dönüse sebep olabilir...

Bence Türkiye'de artık üniversitelerde geliştirici anlamına gelen 'Developer bölümleri açılmalı. Genelde müteahhitlik babadan kalma bir iş olduğu için, babalarının algılarıyla hareket ediyorlar, ikinci bir konuda Türkiye'de gelirlerin nereden elde edildiği belli değil. Ben insanların bu paraları nereden bulup bu konutlara yatırdığını bilmiyorum, devlet de bilmiyor. Dolayısı ile karmaşık bir durum var. Bunların netleşmesi okulla developer'iarın da isme gelecektir. Çünkü kullanılan milli bir servet var ve bunun üzerinden doğru atışlar yapmak lazım

Sektörde ciddi bir rekabet var. Bu da farklılaşmayı kaçınılmaz kılıyor. Bu nedeni© her yatırımcı benim projem farklı diyor. Sizce ne kadar farklı bu projeler?

Bu bir algılama kültürü. Hikmetinden sual olmayan bir durum var Yuva mı. mal mı sattıklarını tam anlayamıyoruz. Türk alıcısının da tam gerçek fikrim yakalamak çok kolay olmuyor. Ama genel olarak 19. yüzyılda insanlar satmak için değil, yasamak için ev alıyordu ve yaptırıyordu Şimdi 21 yüzyılın değerlerinden bir tanesi de aldığınız yerin değerlenmesi Aslında bir yerde bu değerlenme konusu bugünkü yapıların yapılış tarzına çok uygun değil 

Bodrum'da yaptığınız Kuum Otel’le, Londra’daki International Property Avvards 2011’de en iyi otel mimarisi ödülünü aldınız. Bahseder misiniz biraz?

Az önce bugünün en iyi yapısının en fazla 25 yıl yaşayacağım söylemiştim, Kuum Otel 25 yıldan fazla yaşar. Çünkü taş yapı. Biz orada yapılması gereken metrekareyi düşünmedik. Simdi Türkiye'de bir konu daha var. Türkiye'de inşaat sektörü metrekare üzerinden hareket ediyor. Kumaş sektörüyle aynı. Mimarinin birinci kuralı döşeme elde etmektir. Yanı üzerine basabileceğiniz bir döşeme Bu kelime be-
raberliği komik durum yaratıyor. Önemli olan hacimsel kalitedir Lokasyonla da ilgis' yok Belki daha küçük ama hacimsel olarak daha kaliteli b nalara ihtiyaç var Konut satışı kumaş gibi metrekareyle satılan bir işe dönüştü. Halbuki biz bunu metreküpe dönüştürmeye çalışıyoruz. Bu da üçüncü boyut demek kı bu daha önceden vardı Kuum'da 3 milyon yıllık taş kullandık. Hadi bilemedin 2 milyon 2 milyon yıllık bir taşa ne olur. En kötüsü 100 yıl sonra ezilir ve yemden kaplayabilirsin. Bugünün malzemeleri çok kalitesiz Tel maşa malzemeler Ekolojik oldukları konusunda da çok iddialılar ama ben onların ekolojik olduklarına inanmıyorum En ekolojik malzeme taş ve tuğladır Topraktan yapılıyor çünkü. Toprağın ömrü de 40 milyon.

Günümüz mimarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendinize rakip olarak gördüğünüz biri var mı?

Ben mimarlardan çok mühendislere bakıyorum Günümüz mimarlarının çoğu yanlış programlanmış bilgisayar gibiler. Çünkü yanlış eğitim gördüler. Dolayısı ile tedavülden kalkmalarım bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin eğitim kurumlan kötü. Oradan yetişenler de kötü yetişiyor. Fakat son 10 yılda sanat ve mimarlık alanlarında dünya standartlarında işler yapılıyor, bu da umut verici...