Cappadocia Kepez otel ve yaşam projesinin bulunduğu coğrafya, dünya çapında en şaşırtıcı peyzaja sahip yerlerden biridir. Bu coğrafi, jeolojik ve tarihi bağlamı en saf haliyle mimari ve planlama için hareket noktası olarak ele alan ve kavramsal bir yaklaşımla tasarlanan Kapadokya Kepez, topoğrafya ve peyzajla etkileşim içinde olan boşluklar ve kütleler yaratarak ziyaretçilerin hayal gücünü harekete geçiren benzersiz formlar üretmektedir.
Proje alanı, Kepez’in yeni başlatılan arkeolojik kazı bölgesinde yer almakta. İki yönlü tasarım stratejisi, bir yanda arkeolojik mirası korumayı, diğer yanda alanın mirasından öğrenmeyi, ondan ilham almayı arzuluyor. Bu şekilde tasarım, eski çağlarda bu eşsiz mekânları nasıl yarattıklarını, bu bilginin biçimsel ve jeolojik düzeyde eski ve yeni ara kesitinde tasarlanan bir mekânda bize nasıl rehberlik edebileceğini merkeze alıyor. Sondajlarda ortaya çıkan termal sıcak su hem günlük kullanımda büyük bir lagoon olarak tasarlanan büyük havuzda hem de genel ısıtma soğutmada, hatta ihtiyaç olan elektrik enerjisi elde etmede kullanılacak. Sıcak ve sağlıklı suyun değişik ısılarda lagoon, spa, hamam havuzları gibi değişik mekânlarda kullanımı su, toprak ve ateşin keyifli birleşimi kullanıcılara ve burada yaşayacak olanlara zamansız bir deneyim sunacak. Oyularak elde edilmiş mekânlarla buradan çıkan taş kütlelerini üst üste koyarak inşa edilmiş yeni mekânların kontrastı, mimarinin tasarımında en önemli unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Tarih: Antik çağlara uzanan geçmişi ile Türkiye’nin merkezinde konumlanan Kapadokya önemli tarihi merkezlerden biridir. Sahip olduğu peyzajın özgün jeolojisi ve coğrafyası, Kapadokya’daki yerleşim türlerinin ortaya çıkmasında, şekillenmesinde etkili olmuştur. Binlerce yıldır yıpranan yumuşak taş, Türkiye’nin merkezinde şekillenen medeniyetler ve Kapadokya ile özdeşleşen ikonik bir şekil haline gelmiştir.
Kapadokya Roma döneminde, erken Hıristiyanlık için dini zulümden kaçış ve sığınak olmuştur. Erken Hıristiyan uygarlığının arkeolojik incelemesine göre, yerin içinde, altında bölgede yaklaşık 3000 civarında bulunan birçok taş kilise ve şapel biçimindeki taş evler, dini ritüeller için özellikle boşluklarla geniş yer altı şehirlerinin ağları olarak sığınak alanları haline geldi. Din ve konutun bu birleşimi, yerin içinde, altında yer alan açık ve kapalı mimari, boşluklar ve kütleler sistemi üretti; eşsiz ve miras olarak büyük önem taşıyan, bir kültürel miras ve turizm alanı olarak kullanımı açısından da günümüzde oldukça özgün bir mimari ve jeoloji morfolojisi.
Doğa: Kapadokya’nın orijinal fiziksel karakteri ile doğal tarihi, yakınlardaki volkanlardan çıkan püskürmelerin tüm bölgeyi kapladığı ve başta bazalt olmak üzere diğer kayaların da jeolojisini oluşturarak otuz milyon yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Binlerce yıllık erozyonla tüf haline dönüşen yumuşak eskimiş tüf, günümüze ulaşan sayısız sivri uçlu peri bacalarının ikonik halini alarak bölgenin görsel kimliği haline gelmiştir. GAD tasarımlarında bu jeolojiyi, bacaları ve mağara evlerini otel ve eğlence projesi olan Cappadocia Kepez’in mimarisi için bir çıkış noktası olarak kabul etmiştir. Bu şekilde tasarım, bağlamı, doğayla ilişki kurmaya yönelik işlevsel ve yerleşimsel stratejilerle peyzaj ve yapının bir melezi olarak kavramsallaştırmaya odaklanır.
Arazi, Kepez’in yeni başlatılan arkeolojik kazı bölgesinde yer alıyor. Tasarım stratejisi, arkeolojik mirastan ve buradaki araştırmalardan türetilmiştir ve araştırmaları orada bulunan antik ve arkaik mekânsal bilgiyle bir çıkış, bağlantı noktası olarak kullanır. İklimi ve işlevsel ihtiyaçları optimize eden insan yerleşim yerleri olan mikro iklim kavramı, GAD’ın tasarımının daha geniş bir kentsel stratejisi haline gelmiştir. Bu strateji, otelin çağdaş programatik ihtiyaçlarına, binanın eğlence ve uzun süreli konaklama konut işlevine, aynı zamanda kritik bir şekilde, yeni bir doğa deneyimi olarak yeni ziyaretçilerin ihtiyaçlarına uygulanmıştır.